İngilizce'de "equal" ve "equivalent" kelimeleri, birbirlerine çok benziyor ve çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılabiliyor gibi görünse de, aralarında önemli bir anlam farkı var. "Equal", iki şeyin miktar, değer veya önem bakımından tamamen aynı olduğunu ifade ederken, "equivalent" iki şeyin birbirinin yerine kullanılabileceğini, aynı işlevi gördüğünü veya eşit değerde olduğunu, ancak mutlaka aynı olmadığını belirtir. Önemli olan, "equal" kesin bir eşitliği, "equivalent" ise işlevsel veya değersel bir eşitliği ifade etmesidir.

Şimdi birkaç örnek cümle ile bu farkı daha iyi anlayalım:

• Equal: "Two plus two equals four." (İki artı iki, dörte eşittir.) Bu cümlede, matematiksel bir eşitlikten bahsediyoruz. 2+2'nin sonucu kesin olarak 4'tür.

• Equivalent: "A Master's degree is equivalent to a postgraduate diploma in some countries." (Bazı ülkelerde yüksek lisans diploması, yüksek lisans sertifikasına denktir.) Burada, iki farklı diploma türünün işlevsel olarak aynı değerde olduğu, ancak tamamen aynı olmadığı belirtiliyor.

• Equal: "They received equal pay for equal work." (Eşit iş için eşit ücret aldılar.) Bu örnekte, ücretlerin miktar olarak aynı olduğu vurgulanıyor.

• Equivalent: "One kilogram is equivalent to 1000 grams." (Bir kilogram, 1000 grama eşdeğerdir.) Burada, iki farklı ölçü biriminin aynı ağırlığı ifade ettiğini, ancak birimlerinin farklı olduğunu görüyoruz.

• Equal: "The two teams have equal chances of winning." (İki takımın da kazanma şansı eşittir.) Kazanma olasılıklarının sayısal olarak aynı olduğu anlatılıyor.

• Equivalent: "This new drug is equivalent to the old one, but has fewer side effects." (Bu yeni ilaç, eskiyle eşdeğerdir, ancak daha az yan etkisi vardır.) Bu örnekte, ilaçların benzer bir etkiye sahip olduğunu, ancak bileşimlerinin farklı olduğunu anlıyoruz.

Bu örnekler, "equal" ve "equivalent" arasındaki ince farkı göstermektedir. Dikkatli bir şekilde kullanmak, İngilizce konuşmanızı daha doğru ve net hale getirecektir.

Happy learning!