İngilizce'deki "spirit" ve "soul" kelimeleri sık sık karıştırılıyor olsa da, aslında oldukça farklı anlamlara sahipler. "Spirit" daha çok canlılık, enerji, moral ve ruh haliyle ilgiliyken, "soul" daha çok öz, benlik ve ölümsüz ruh anlamına gelir. "Spirit" geçici bir durum iken "soul" kalıcı bir varlıktır.
Örneğin, "She has a fighting spirit" cümlesinde, "spirit" kişinin savaşma azmini, kararlılığını ifade eder. Türkçesi ise "Onda savaşçı bir ruh/azim var" olabilir. Burada "ruh" kelimesi "spirit"in daha çok enerji ve azim yönünü yansıtır. Fakat "soul" kullanarak aynı anlamı vermek çok zor olurdu.
Diğer bir örnek ise "He's lost his fighting spirit." cümlesi olur. Bu cümle "Savaşma azmini kaybetti." anlamına gelir. Burada "spirit" kişinin moralini, motivasyonunu ifade eder.
"Soul" kelimesi ise daha derin bir anlam taşır. "My soul aches with sadness" cümlesi "Ruhum üzüntüden acı çekiyor" anlamına gelir. Bu cümlede "soul", kişinin en derin duygularını, özünü temsil eder. "Spirit" kullanarak aynı duyguyu ifade etmek mümkün olsa da, "soul" daha yoğun ve kalıcı bir üzüntüyü ima eder.
"The soul is immortal" cümlesi "Ruh ölümsüzdür" anlamına gelir. Bu cümlede "soul" kişinin ölümsüz ruhu, öz benliği anlamında kullanılır. "Spirit" bu cümlede doğru bir seçim olmaz.
"He has a good spirit" cümlesi "Ruh hali iyi" veya "Neşeli" anlamına gelirken; "He has a kind soul" cümlesi ise "İyiliksever bir ruhu var" veya "Çok merhametli" demektir. İlk cümledeki "spirit" geçici bir ruh halini tanımlarken, ikinci cümledeki "soul" kişinin karakterinin kalıcı bir özelliğini tanımlar.
Happy learning!