İngilizce öğrenen gençler için sıklıkla karıştırılan iki kelime "zest" ve "energy"dir. Her ikisi de enerji ve canlılık anlamına gelse de, aralarında önemli bir nüans var. "Energy" genel bir enerji seviyesini, fiziksel veya zihinsel gücü ifade ederken, "zest" daha çok bir şey yapma konusunda duyulan coşkuyu, hevesli ve istekli olmayı anlatır. Başka bir deyişle, "energy" ne kadar enerjiniz olduğunu, "zest" ise bu enerjiyi neye yönlendirdiğinizi gösterir.
"Energy" kelimesi günlük hayatta daha sık kullanılır. Yorgun hissettiğinizde "I have no energy today." (Bugün hiç enerjim yok.) diyebilirsiniz. Tam tersine, enerjik hissettiğinizde ise "I'm full of energy!" (Enerji doluyum!) diyebilirsiniz. Spor yaparken de "I need more energy to finish this run." (Bu koşuyu bitirmek için daha fazla enerjiye ihtiyacım var.) cümlesini kullanabilirsiniz.
"Zest", ise daha özel bir durumu tanımlar. Örneğin, yeni bir projeye başlamak için heyecanlıysanız "I have a zest for life!" (Hayata karşı büyük bir coşkum var!), yeni bir hobiye başlamak için heyecanlıysanız "She has a zest for learning new things." (Yeni şeyler öğrenme konusunda büyük bir hevesi var.) diyebilirsiniz. Yemek yapmaktan keyif alıyorsanız, "He cooks with zest." (O, yemek yaparken büyük bir hevesle yapıyor.) cümlesini kullanabilirsiniz.
İşte birkaç örnek cümle daha:
Energy: "He has the energy to climb that mountain." (O dağın tepesine çıkacak enerjiye sahip.)
Zest: "She approached the challenge with zest." (O, meydan okumaya büyük bir coşkuyla yaklaştı.)
Energy: "The children are bursting with energy after school." (Çocuklar okuldan sonra enerji dolu.)
Zest: "He tackled his work with great zest." (O işine büyük bir hevesle koyuldu.)
Happy learning!